O sabah kuşların bıcırıklığıyla beraber açan güneşe merhaba demişti yazar. O bayramdan kalan sabaha mis gibi uyanmıştı. Güneşin ışınları yeni olması itibariyle henüz yakıcı değildi. YouTube’dan “search” ederken gözü Richard Burton Elizabeth Taylor’un aşkı üzerine bir belgesele takıldı. Holywood star’ı olarak doğmuş bir kadın Elizabeth ile İngiltere işçi(kömür) sınıfından gelen açık mavi derin gözlü Richard’ın aşkını en detayına kadar veriyordu. Aşkın ölümsüz olduğuna dair bir umut veren Richard’ın ölümü ile hem aşklarının öldüğü, hem de ölümlü aşıkların bu ölüm ile hayattan yok olduğu muhteşem aşk! Tanıştıklarında Richard’ın Elizabeth ile “Büyük Memeli” diye dalga geçtiği ve dalga geçtiği için o memelerin aşığı olduğu aşkın hikayesi iç çektirmişti yazara. Ölmeden evvel Richard son mektubunu isviçre’den yazarken diyordu ki bize son bir şans vermek istiyorum. Veremeden ölmüştü; belki daha mektup ona ulaşmadan evvel. Niye ayrılmışlardı? Çünkü birlikte yaşarken birbirlerini öldürüyorlardı. Aşklarında sınır tanımadıkları için, aralarında gerçek olmayacak kadar kuvvetli kimyadan ötürü, sağlıklı yaşamıyorlar, bir kral ve prenses gibi, gerçekliğin dışında sağlıksız bir yaşam yolunda koşuyorlardı beraber. O ölünce Elizabeth için erkeklerle ilgili her şey bitti. Kral Lear’i kaybeden prenses Kleopatra, memeleri ile baş başa kalmıştı. İlk birbirlerine aşık olduklarında bir yönetmene Elizabeth Richard için şöyle bir ifade kullanmıştı: “O bir seks dinamiti!”.
Yazar düşündü:
Gençliğinde bir gün yönetmen bir komünist ile bir sohbette yönetmen ona şöyle demişti: “Hayatımda 8 yıl çok çirkin bir kadın ile sırf onun kokusu yüzünden beraber olmuştum!”. Mutlaka kastettiği şey cinsellikle ilgiliydi ama bir ünsüz genç olarak detayını soramamıştı ona.
“Bir kadının kokusu, acaba neyi kastetmişti?”
Issız Olympos sahilinde inanılmaz büyük ve dik memeleri olan genç bir kadını dikizlemişti gençken. Hatta şöyle bir ifade kullanmıştı: “Olsa, olsa Afrodit böyle bir kadın olabilir!”. Kadın da onun baktığının farkında olarak denizde kumsal ve dalgalar arasında şekilden şekile giriyor. Kolları arasında sıkıştırdığı memelerini, devasal bir heykele dönüştürüyordu yazarın gözünde. Belki o günlerde daha yazar bile sayılmazken, aklından neler yazmak geçiyordu bilinmez ama yazarın o an için bilincini kaybettiği aşikârdı.
25 yaşında Fulya’daki evine yürürken bir kadının sallana sallana (kırıta kırıta) önünde yürüdüğünü fark ederken bir çılgınlık yapıp arkasından kadının hareketlerini taklit ederek kalçalarını sağa sola oynatmaya başlamıştı. Bu esnaların birinde kadın aniden dönmüş ve onu yakalamıştı. O kadar kocaman bir gülümseme atmıştı ki ikisi de kahkahalara boğulmuştu. Ve o ilk anda gördüğü gözler Elizabeth Taylor’unki ile aynıydı: menekşe rengi mavi gözler!
Gençken Ataol Behramoğlu’nu şiirlerindeki ifadelerden bir cümle uydurmuştu: “Karanlıkta iki zenci gibi sustular!”. Bir de Can ustadan öğrendiği bir ahlaksızlıkla: “Kadının poposundan duman tütüyordu!”.
Gençken kim olursanız olun; ister yazar, ister başka bir meslekte, bir erkeğin veya kadının ahlaksızca seks düşünmesi kadar doğal bir şey yoktur. Bir gün anneme sormuştum: “Anne, evlilikte cinselliğin oranı nedir?”. Annem: “Yüzde seksen!”.
Yazarımız da gençken aşık olmuştu. Duygularla bezenmiş her sanatçı gibi o da tıpkı Elizabeth ve Richard örneğinde aşklar yaşamak için yanıp tutuşmuştu. Bu aşkların birinde ilk görüşte aşık olduğu bir kadını sırf cezalandırmak üzere birkaç yıl arkadaşı olarak yanından ayırmamış ve kadına eziyet etmekten son derece keyif almıştı. Kavuşamayan ama yan yana olan kankiler olarak beraber gezmiş, eğlenmiş, saatlerce sohbet etmiş ve hiç birlikte olmamışlardı. Bir kız arkadaşları ile birlikte gittikleri bir yurtdışı gezisinde bir gece üç kardeş gibi aynı odada uyurlarken rüyaya benzer bir şekilde kadın ağzını kapatıp üstüne çıkmış kıyafetleri üzerinde sevişmişlerdi. Öyle sessizce ve sarsıcı beraber olmuşlardı ki hem vücutları hem de beyinleri patlamak üzereydi. Ertesi gün kız arkadaşlarını odadan gönderip saatlerce birbirinin oldular.
“Şevkat ve şehvet birbirlerine zıt duygular; şehvette şevkat yok!”.
“Oysa bir ömür aşk sürmek isteyen bir çift şevhetle onlarca yıl beraber olabilir mi? Richard ve Elizabeth, acaba bunu başarabilmişler miydi?”
“Bilemem” diye düşündü yazar; “Aşkın devamlı var olabilmesi için zaman içinde şehvetten şevkata dönüşmesi şarttır diye düşünüyorum ben!”.
Richard ve Elizabeth aşkı, o kadar uzun yıllar ayrılıklar ve başka vücutlar aralarına girerek sınanmış ve bunlara rağmen birbirlerine duydukları aşk hiç tükenmemişti: “Bazı vücutlar birbirleri için yaratılmış da olabilir!”.
O sabah yazar bu karmaşık, bazen müsteşçen düşünceler arasında gidip gelirken aşkın anatomisi hakkında kafa patlattı ve düşüncelerini yazmak üzere yazı masasına oturdu!
Comments